Yaşam Başka Yerde Metin: Tansel Türkdoğan 24 Sayfa 21,5 cm x 21,5 cm
"Sanatın tarihini genellikle batı sanatı ekseninde algılayan ve Avrupa merkezli bir sanatın eğitimini alan bir kuşak, bu modernist öğretinin argümanları ile üretim ve var oluş yollarını oluştururken yukarıda sözü edilen "kaza anını” yaşayan jenerasyon Postmodernizm’in sınırsızlaştırdığı (bütün artı ve eksileriyle) kanallara kavuştular aniden . Bu durum yeni kulvarlarıyla ve yeni üretim biçimleri ile birçok modernist sanatçının da ilgisini çekti. Sanatın özgürlük alanı, bu potansiyeli algılayabilen bizim kuşağımız için de bulunmaz olanaklar sunuyordu önümüzde. Galerilerin tek başına ve steril " white cube ” atmosferlerinden , her yerde gerçekleştirilip sergilenebilinen sanat, ilgi çekici ve oldukça revaçta idi yeni kuşaklar için. Modernizm’in göreceli olarak , tarihin dikey ekseninde bir son olarak gördüğü soyut sanatın çok ötesinde , birçok sanatçı bu dönemde gerçekten bu açık kapıdan geçti ve bu kulvarı çok sevdi. Bu yeni var olma biçiminin temsilcilerinden birisidir Doyran. Doyran , aslında geçmişten de kopmadan eşzamanlı olarak , üretimlerinde bu eski ezberlerin üzerine koyacak biçimde güncel sezgileri ile çağdaş pratikleri denemeyi sürdürüyor. Bu bağlamda Doyran’ın kavramlarınının üzerini kazıdığınızda karşınıza tamamen eski öğretilerden bir kopuştan çok içerisinde modernist önermeleri de kapsayan ve hatta bazen naif argümanları da barındıran bir içerik ile karşılaşıyoruz. "Ben yapıtlarımın temeline doğayı koyarken bir yandan kendi içinde mükemmel bir işleyiş sergileyen bu sisteme dikkati çekiyor diğer yandan bir parçası olduğu doğadan koparılmış modern insanın çelişkilerini bu sistem üzerinden irdeliyorum. Düşünebilen canlılar olarak üzerinde en çok durduğumuz yaşam/ölüm gibi karşıt kavramları biraz da bizim algıladığımız anlamlarından arındırarak büyük bir dönüşümün temel ilkelerine indirgiyorum. Bu yüzden yapıtlarımda dönüşümü bu olgunun gerçekleşmesi için yaşanan ritmik devinimi ve bunların arasındaki dengeyi başat öğe olarak kullanıyorum.” Derken Doyran tam da bu noktada doğa gibi bilinen referanslı eski öğretinin grameri ile çözümlemelere girişmiş oluyor. Tıpkı modernizmin doğasında var olduğu üzere , yapılan işler hangi var olma biçimine ait olursa olsun öncekini kapsıyor . Hal Foster’in avangard’a ait paradoksal duruma ilişkin açıklamasında belirttiği gibi ; bir zamana ait olma bakımından , avangard geçmişte kalsa bile , gelecekten dönüp bugünün yenilikçi sanatıyla yeniden ortaya çıkar. Galiba , 20. yüzyıl sanatının hikayelerindeki tuhaf zamansallıkta budur.”