Aşk:Rüyalar ve Masallar Metin: Canan Atalay 60 Sayfa 30 cm x 24 cm
Bu sergide yer alan eserlerin tümünde sanatçının kağıt üzerine renkli kalemle çalıştığına ve konularını aynı titizlik içerisinde hazırladığına tanık oluyoruz. Bu yeni resimlerinde, nakış, dantel gibi geleneksel beceriler kağıt ve kalemle yer değiştirerek, aynı evrensel duyguları işlemektedir.
Çoğumuzun yaşadığı, tanık olduğu Cumhuriyet çocuğu bir kızın büyüyüş öyküsü bu resimlerde izlenir. Hayaller, ütopyalar; öykünmeden, betimlemeden, özenle işlenen kültür katmanları... Zaman, beklentiler, duygular, tutkular, yaşantı sarmalı içerisinde gerçekler... Kadınsı, duygu yüklü, hepimize yakın imgeler, yer yer geriye dönüşlerin, geçmişin, hüznünü yüreğimize dokur gibidir. Küçük bir kız çocuğunun etrafında dalga dalga büyüyen boşluğu, tek başınalık mücadelesinin sinmişliğini okuruz bu resimlerde. Derin bir sessizlik, zamanın varlığını sorgulatır. İçinde barındırılan 'ben' görüntüleri bir rüyanın parçası gibidir. Büyüsek de bellekten hiç silinmeyen imgeler dünyasına dalar, düşler kurmaya devam ederiz. Okul günleri, Atatürk ve Cumhuriyet, bayrak ve ahlak değerleri içimize derinlemesine kazınan şeylerdir.
Sanatçı bu seri çalışmalarında 'zaman' ve 'mekan'ı temel kurgu alanı olarak görüyor. Zaman belirsiz, ne şimdi, ne geçmiş, ne de gelecek olduğu gibi karşımızda. Mutlak bir zaman yerine içinde barındırdığımız, özlemini hep duyduğumuz, gidip geldiğimiz zamanı imliyor. Resmi kucaklayan, çepeçevre saran bütün fantastik, simgesel öğeler yalın bir mekan kurgusu içinde hayal ürünü gibi bizleri etkileyen olağanüstü olaylar, doğa elemanlarıyla iç içe geçmiş, yeri ve zamanı tuhaf bir biçimde hissettirmektedir. Tıpkı Foucault'un ütopyaları teselli veren, masalımsı, büyülü ve düz mekanlar olarak tasavvur edildikleri için aşkın ama tek tip mekanlar olarak belirlemesi gibi. Bu nedenle türdeş olmayan (heterotopya) anlamında sayısız alternatifin birbirini dışlamadan eşzamanlı olarak var olabildiği bir birlikteliktir asıl olan. Bu resimlerde, masalımsı bir mekan kurgusu olmakla beraber, varoluşun sonsuz duygusu da ağır basmaktadır. Yani, kompozisyonların ütopik bir mekan fikriyle başlayıp, ironik bir biçimde heterotopik bir kurguya dönüştüğü gözlemleniyor. Kendi içlerinde bağdaşmayan, farklı mekanları bir rüyanın parçaları gibi bir araya getiren sanatçı, çoğunlukla sayılarla numaralandırdığı çalışmaları, grafik-illüstratif özellikler içeren bir bütünsel metne dönüştürüyor.
Kaybolan-hatırlanan, boşlukta asılı kalanların arkada bıraktığı sessizlik... Narin çiçekler, öylece kalakalmış masal hayvanları ve bir iskeletin dağılmış parçalarıyla. Ölmüş olanlarla, ölmekte olanların süregiden ilişkisi...
Sanatçının konularını sabır ve titizlikle işlediği resimlerinde figürler ve çiçekler şefkatle kırılganlık arasında bir masalın örgüleri gibi durmaktadır. Taşıdıkları duygu yoğunluklarıyla, kararlı ve yalın anlatımlarıyla bir varoluş mücadelesinin başkaldırısı niteliğindedir bu resimler.