Mümtaz Demirkalp (1961 - Ankara)
A
Metin: Şinasi Tek
24 Sayfa
30 cm x 24 cm
"Hayal edilen, sır olan bir kompozisyonu, yapanın bile bilemediği…” vurgusu, kompozisyonun bile isteye organize edilemeyeceğini, tersine, sürecin bedene ilişkin bu kompozisyonu belirleyeceği, biçimleyeceği düşüncesini göstermektedir. Sır, serginin gizli, yaptırtıcı fenomenidir. Ses, ışık, el alegorisi iş olarak değil, düşünüm olarak sır’a ilişkin zihni haritayı belirtebilir. Aslında alegori gibi kavramları ben kullanıyorum(şt) sanatçının bu kavramlarla bir derdi, sorunu yoktur. Sanatçının sır gibi, ölçülebilirlik, gönyeye getirilebilirlik gibi, omurgamızı, bedenimizi, iskeletimizin taşıyıcısı gibi anahtar figürleri, kavramları vardır. Bunların hepsinin inşa edilecek bedeni ayağa kaldırmak ve Rönesansçı oran ilişkisine karşılıklar olduğu söylenebilir. Demir figürler/ bedenin konstrüksiyonları bir bakıma mekana eklenen protez parçalar/fragmanlar, sırtımızı taşıyan, yerçekimine direnen, bedenin iskelet biçimleridir. Mekânı ve bedeni bu elemanlara ayağa kaldırma girişiminde bulunur sanatçı. Metrik çentileriye sergi boyunca kendisi hem bir birim biçim, hem de ölçüm ilişkisinin temsili durumundaki gönye, metre gibi göstergesel unsurlar bedenin kavramsal öyküsü kadar görünür bir hikâyecik ve anlatı nesnesidir. Sergide ileride ele alınacak, hesaplaşılacak, biçim verilecek 2010 işi vardır. 2010 dövülecek bir demir işidir. Tavında dövme, ısısını bulma, içeriğini, tınısını, sertliğini bulma; demirin esneme, yön alma, genleşme ilişkilerini yer’in, dünya’nın içinde bulunduğumuz tarihi, jeo-sosyal ilişkilerini; toplum ve kişi bellek ilişkilerimizi; ulusiçi ve uluslararası ilişkilerimizi, en sonunda estetik birikim ve ilişkilerimizi dövüp biçimlemeye çalıştığı söylenebilir. Öngörülebilir bir gelecek, gelecek yıl tahayyülü ne kadar mümkündür, sanatçı bu mümkün sınırların kol boyunda dolanır. Başarısız bir girişim olabileceği gibi, kuşkuyla karşılanabilecek bir etkinliktir de bu. Elinde tutma, hakkında düşünme ve kehanet galiba ortaçağdan insan atalarımızdan kalan en fantastik özelliğimiz. Ses gibi, bilerek bıraktığım, ilginç, bu paragraf içine sıkıştırılmış birkaç şey enikonu düşünmeye, derinleştirilmeye değerdir. Sergiler öte yandan, kendileri söylenecek her şeyin dışında yeniden ve yeniden okunacak etkinliklerdir; her göz, akıl, bir başına ve yan yana üretebilecekleri kim bilir neleri vardır.
(Şinasi Tek "Ben kendimin imalatçısıyım ”)