Mustafa Salim Aktuğ (1961 - Akçaabat)
Böyle Bir Şey
Metin: Hatice Aykanat
48 Sayfa
30 cm x 24 cm
"Sanatçı, resimlerinde soyut anlatım tarzını 30 yılı aşkın zamandır kesintisiz sürdürmektedir.  Bu süre içinde farklı tekniklerde ve boyutlarda çok sayıda yapıt ürettiğine tanık olmaktayız. Onun resimlerinde rengin psikolojik etkisini iliğimize kadar hissederiz. Bazen inanılmaz fırtınaların ardından dinginlik, bazen de mutluluğun ardından hüzün sarar bizi. Resimlerin üzerindeki binlerce fırça tuşunun sabırla ve inatla yıllardan beri tekrarlanması onun aradığı resimsel biçimlendirme mantığının oluşmasının açık ifadesidir. Aktuğ, gösterişe kaçmayan, bir anlamda iddiasız gibi görünen resimleme sadeliğini yakalamayı arzu eder. Kökenini doğadan ve yaşamdan alan bu resimlerde, alanlarda toplanan insan kalabalıkları, uçsuz bucaksız ormanlar, yağmurlar, suda balıklar imge olarak duyumsanır.     Bu son resimlerinde bir renge ve onun tonlarına ağırlık verdi sanatçı. Bu resimlerde ki farklı yaklaşımın ilk izlenimlerini Zonguldak’ta maden ocağındaki bir göçük sonrası "Maden İşçilerine Ağıt”, Sivas katliamı için yaptığı "Yangın Yeri” adlı yapıtlarında almıştık. Gölcük, Sakarya depremlerinden sonraki "Toprağın Sesi” seri resimlerinde de bu uğraşın izlerini sürdürmüştü. Varoluşun toprakla başlayıp bittiğini, devinimin toprakla gerçekleştiğini sezdirir bize. İnsanı tepesinde gezdiren toprak, gün olur onu içine alır. Toprağın üzerinde olup bitenler kadar toprağın altında olanlar da sanatçıyı etkilemektedir kuşkusuz. Deprem ve grizu patlamaları kompozisyonlarında rengin etkisi ile ”acı” duygusunu verirler. İnsana göre devinimin, döngünün başladığı ve sürdüğü toprağı tanımak, yetmez olur çoğu kez. Yer kabuğunu çevreleyen atmosfer ve bu atmosferin oluşturdukları da aynı derecede etkiler sanatçıyı. Resimlerdeki bu atmosfer, resimlerin özünü oluşturur. Sonuçta bir uyanışı ve dirilişi, kozmik evrenin gizemini işaret ederler." (Hatice Aykanat, Renk Böyle Bir Şey)


Diğer Taraf
Metin: Bâlâ Atalay, Dilek Şener, Banu Çolak
32 Sayfa
30 cm x 24cm
"Diğer Taraf" temasında Türkiye'nin ve dünyanın değişik coğrafi bölgelerine yapılan gezilerin etkileri belirleyici oldu. Bir başka deyişle bu serinin oluşum sürecinde Aktuğ'un ait olduğu kökenlerinden gelen görsel bellek, gezdiği ülkelerin renkleriyle birleşerek daha gizemli bir doğa atmosferine dönüşüyor. Bu doğa atmosferinin içinde değişmeyen ikilinin renk ve ışığın kılavuzluğunda farklı bir dünyaya yolculuğa çağırıyor izleyeni. Renk aracılığıyla yapılan görsel bellekteki görüntülerle hesaplaşmalar bu çalışmalarının oluşumunda etkili oluyor. Görüleni ve bu görülenden hareketle belleğinde yansıyanları tam anlamıyla gerçek biçimiyle yansıtmak amacından uzak soyut bir tutum sergiliyor. Bunu sadece doğayla olan bir hesaplaşma süreci değil aynı zamanda ressam kimliğinin verdiği teknik hesaplaşmanın da bir göstergesi olarak yorumlayabiliriz. Görülüyor ki sanatçı, görünenin arkasındaki asıl yapıyı, bütünü, insanın içine işleyen ve damga vuran etkiyi, resimsel imgeye dökmeyi benimsiyor. Yaşamla imge arasında paylaşılan tüm değerler sanatçının yaşam enerjisiyle izleyeni aynı noktada buluşturmayı hedefliyor. Bu noktada ise biçimlerin, renklerin, çizgilerin, düz bir yüzey üzerinde bütününü oluştururken mekâna ritmik ve devingen bir özellikle kazandırıyor. Birbirlerini kesintisiz gibi görünerek izleyen renk tuşları sonsuz hareketlilik etkisini duyumsatır."
(Dilek Şener, "Işık İle Renk Arasındaki Diyaloglarda İmge Avcısı Olabilmek...")


Meditasyon
Metin: Nil Köken
36 Sayfa
30 cm x 24 cm
Sonsuz olasılıklarla dolu olan boşluğu incelemek için büyük tuvalleri sorgu alanları haline getirmiş olan Mustafa Salim Aktuğ'un resimleri, iç dünyasında yer alan varlıklarla ilgili kavramların soyut aktarımlarıdır. Boşluğu tuvalin boyutlarıyla sınırlama seçimi ve en gösterişsiz boyama şekliyle birbiri ardınca sıralanan fırça izleri bu soyut dünyaya biçim verir. Çizgiselliğin ve rengin oluşturduğu ritimler her bir tuvalde bambaşka duygu dünyalarını, zihinsel atmosferleri ortaya çıkararak, huzur, mutluluk, acı gibi çeşitli insanlık durumlarını imler. Sanatçının esin kaynağı çoğunlukla doğadır. Aynı zamanda içinde bulunduğu çağda yaşanan büyük olaylardan da etkilenen sanatçı deprem ve savaş gibi konulu seriler yaratmıştır. Mustafa Salim Aktuğ'un sergisine ismini veren "meditasyon" kavramı, kendi yaratma süreci ve ortaya çıkardığı eserlerin uyandırdığı izlenimlerle yakından ilişkilidir. İnsanın, kendinin ve evrenin doğasını daha derin bir anlayışla kavramak amacıyla, dikkatini dış etkilerden çekerek tek bir noktaya toplanması ve düşünce ve duygularını müdahalesizce izlemesi demek olan meditasyon, doğanın ardında yatan gerçekleri soyut duyumlarla görmek isteyen ve göstermeye çalışan sanatçının yaratım süreciyle örtüşür. Resimlerde, eşit boyutlarda fırça vuruşlarıyla titreşen boşluk, zihnin bu tarafsız ve meditatif halini çağrıştırmakta ve izleyicide de eş zamanlı olarak genişleme ve dinginlik duyguları uyandırmaktadır. Kompozisyonların homojen dağılımı ve her yöne eşit derecede genişletilebilecek olan açık ve esnek yapısı zihnin kendi içerisinde dinlenmesi haliyle uyuşur. Tuvallerde, tıpkı zihnin içindeki duygu ve düşünceler gibi titreşen ama eşit boyutları ve neredeyse homojen dağılımlarıyla dikkati tek bir yöne sürüklemeden, orada tutan fırça vuruşları, resmin dinamik, canlı, kendi içinde doygun ve yönsüz hareketini oluşturur. İzleyici duygu ve düşüncelerin bir arada yarattığı genel atmosferi gözlemlerken, onlarla özdeşleşmeden ve ardına düşmeden bu sessizlik ve denge anında dinlenme olanağı bulur. Resim izleyici için bir meditasyona dönüşmüştür.
(Nil Köken, "Mustafa Salim Aktuğ'un Resimleri Üzerine Meditasyon")